Halka Arzın Hikayesi Olmaz, Patronun Vizyonu Olur
Halka arzdan elde edilen gelirin nasıl değerlendirileceği izahnamede somut bir zemine oturtulmuş olsa bile; bu niyetleri hayata geçirecek olan patronun vizyonudur
- Ali Yürüdü
Türkiye’de 50 yıldan uzun faaliyetlerine devam eden kaç şirket vardır?
Sizce kaç şirket aile arası sorunlarla yaşıyordur?
Kaç şirket gerçek anlamda kurumsal bir kültüre sahiptir?
Peki ya sizce hisse senetlerine yatırım yapan 8 milyonu aşkın kişiden kaçı hayatında en az bir izahname okumuştur?
30 yılı aşkın meslek hayatımla size kısaca hepsinin cevabının “az” olduğunu söyleyebilirim.
Dünyanın milli hasılasının yarısını, ülkemiz şirketlerinin ise yarısından fazlasını oluşturan aile şirketleri; yıllar içerisinde evlilikler, çocuklar, gelinler, damatlar derken dallanıp budaklanırlar. Ancak hepimizin malumu olduğu üzere; Türkiye’de aileleşmek meşakkatli bir yolculuktur. Şirketlerimiz; Türk Ticaret Kanunu’na göre “şirketleşmiş” gibi olsa da; ailelerin kalabalıklaşması ve herkese hissedeki payı kadar iktidar vermek, iş vermek, güç vermek; demokrasilerde olduğu kadar, kurumsallaşma eşiğini geçememiş şirketlerde maalesef yönetmeyi zorlu kılıyor.
Dolayısıyla her şirkette bir “lider” bulunur. Şirketlerin sürekliliği için de her ailede patron olacak bir lider mutlaka çıkmalıdır. Kurumsal ilkeler neticesinde oluşan organizasyon şemalarının en tepesinde oturan bu lider patronlarımızın; zaman içerisinde giderek kalabalıklaşan bu yapıları yönetebilmesi ve yıllarca devam ettirebilmesi, hele de Türkiye ekonomisi gibi öngörülebilirliği düşük ülkelerde zorlu bir yolculuktur.
Diğer yandan; elbette hissedarların ya da söz konusu ortak aile bireylerinin şirket üzerindeki haklarını ve çıkarlarını koruyabilmek için bir organizasyon şeması şarttır. Lider bile olsa; paranızı birine emanet etmek, canınızdan muhtemelen hemen sonra gelir.
Ülkemizde sıklıkla denk geldiğimiz ailelerin şirketler üzerinde yarattığı risklerden biri de aile fertlerinden biri veya birkaçının; artık aile işini yapmak istememesidir. Oldukça doğal olmakla beraber; bu ayrılık isteği, ortada bir lider olsa bile kolay olmayabiliyor. Lider; neticede çoğunluğu koruma çabasında olduğu için, sistemden çıkmak isteyenin kapısını sonuna kadar açamıyor.
Bu noktada başvurulan yöntemlerin en başında gelen halka arz müessesi; burada bahsettiğim tüm sorunların çözümü olarak görülüyor. Nitekim bu görüşe katıldığımı söyleyebilirim. Artık aile işini yapmak istemeyen, şirketteki parasıyla başka bir iş yapmak ya da belki hiçbir iş yapmak istemeyenler için; hissesini satmak istediğinde satılacak pazarı, alıcısı, fiyatı şeffafça belli olduğu borsa; şirketin sürekliliğine zarar vermeden bu sorunların tamamına çözüm oluyor.
Ama o fiyatın oluşabilmesi için; “neyi, niye satıyoruz, neden bu fiyata satıyoruz? Biz kimiz? Sonra biz bu parayla ne yapacağız?” sorusunun potansiyel yatırımcı bulabilmek için iyi anlatılması gerekiyor. “Lider” diye tanımladığımız patronun; “sattığımız paydan gelen parayla biz ne yapacağız?” sorusunun cevabı; bizler gibi danışmanlar arasında “halka arz hikayesi” olarak tanımlanır.
Yukarıda anlattığım patron dominasyonu sebebiyle ise; “halka arz hikayesi”; yatırım yapacağınız şirket için “hikaye” olmaktan öteye geçmelidir. Dünyaya açılmak, her köşeye ihracat yapmak, yatırımdan yatırıma koşmak; bir şirkete yatırım yapmak için kulağa en hoş gelen hikayelerdir. İzahnamede ise “fonun kullanılacağı yer” başlığı altında “yatırım için” niyetini görebiliriz. Bu niyetin gerçeğe dönüşme ihtimalinin olasılığını ise patrondan anlarız. Dolayısıyla patron önemlidir. Nihayetinde çoğunluk yönetimdedir ve son söz patronaja aittir.
Dolayısıyla burada bir şirketin; fon toplayabilmesi için önce bir hikaye ortaya koyup, her anlamda önce kamu kurumlarını ikna edebilmesi gerekir. Burada kullanılan en önemli evraklardan olan izahnameler; bir şirket işlem görmeye başlamadan önce mevzuata göre şirketlerin web sayfalarına yüklenir. Maalesef burada söz konusu olan hisse senedi yatırımcılarının ise bu detaylı dokümanı okuma eğiliminin ülkemizde düşük olduğunu görüyoruz. Okunması gerekliliği bir yana; her ne kadar halka arzdan elde edilen gelirin nasıl değerlendirileceği izahnamede somut bir zemine oturtulmuş olsa bile; bu niyetleri hayata geçirecek olan patronun önemini yatırımcıların göz ardı etmemesi gerekir. Yani aslında hikâyeden daha fazlası gerekir. Patronların burada üzerine düşen; yatırımcılarla daha fazla kamuoyuyla iletişimi kurması; kendisini, vizyonunu, şirketini şeffaf biçimde aydınlatması gerekir. Uzun vadede yatırım yapmak isteyen yatırımcıların ise; bu noktada patronun vizyonunun, şirketin geleceğini inşa edeceğini unutmadan, karar alma cesareti gösterebilecek olanları filtreleyebilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Dergiye erişmek için: https://www.businessweek.com.tr/