Sermaye Pusulası – Yabancı Yatırımcı İçin Türkiye’yi Cazip Kılan Etmenler Neler? | Ersel Barlak

Bu hafta Sermaye Pusulası’nda, Danista Capital Partners’ın Şirket Ortağı Ersel Barlak’ı konuk ettik. Uzun yıllara dayanan satın alma ve birleşme (M&A) deneyimini bizlerle paylaşan Barlak, küresel ve Türkiye pazarındaki trendleri değerlendirirken, önümüzdeki dönem için öngörülerini de aktardı.

Küresel M&A Trendleri ve Türkiye’nin Durumu

Küresel ekonominin mevcut durumu M&A işlemlerini doğrudan etkiliyor. Ersel Barlak, pandemiden sonra merkez bankalarının uyguladığı sıkı para politikalarının ve faiz artışlarının, finansmana erişimi zorlaştırdığını belirtiyor. “Covid sonrası dönemde merkez bankaları piyasaları paraya boğarken, faiz artışlarıyla birlikte finansmana erişim zorlaştı ve maliyetler arttı,” diyor. Bu da dünya genelinde satın alma ve birleşme işlemlerinin azalmasına neden oldu. Ancak Barlak, önümüzdeki yıllarda faiz indirimleri ile bu trendin tekrar yukarı yönlü bir seyir izlemesini bekliyor.

Türkiye ise küresel trendlere kıyasla bir miktar ayrışmış durumda. 2000’li yılların başında büyük bir yabancı yatırımcı ilgisi gören Türkiye, 2013 sonrasında siyasi ve ekonomik belirsizlikler nedeniyle bu ilgiyi bir nebze kaybetti. Ancak Ersel Barlak’a göre, son dönemde yeniden olumlu bir hava esmeye başladı. Özellikle yeni ekonomi politikalarının devreye girmesiyle, yabancı yatırımcıların tekrar Türkiye’ye ilgi göstermeye başladığı görülüyor. Barlak’ın geçtiğimiz haftalarda katıldığı Almanya’daki bir ekonomi zirvesinde, Türkiye’ye olan bu artan ilgiyi net bir şekilde hissettiğini belirtiyor: “Enflasyonun düşürülmesi, yabancı yatırımcının en büyük beklentisi. Türkiye, doğru adımlarla bu potansiyeli tekrar canlandırabilir.”

Yabancı Yatırımcılar İçin Türkiye’nin Avantajları

Türkiye, sahip olduğu stratejik konum ve yetişmiş iş gücüyle yabancı yatırımcılar için her zaman cazip bir pazar olmuştur. Barlak’a göre Türkiye, Avrupa’nın en uzak noktasına bile 2-3 gün içinde ürün teslim edebilecek bir lojistik altyapıya sahip. Bu da özellikle pandemi sonrası dönemde Çin’e olan güvenin azalmasıyla birlikte Türkiye’yi bir “güvenli tedarikçi” konumuna getiriyor. Türkiye’nin bu avantajlarının iyi kullanılması ve doğru anlatılması gerektiğini vurgulayan Barlak, fiyat istikrarı gibi temel makroekonomik dengelerin sağlanması halinde Türkiye’nin tekrar yabancı yatırımcılar için cazip bir yatırım merkezi haline geleceğini belirtiyor.

Türkiye’de İş Yapmanın Kolaylığı

Türkiye’nin 2020 yılı itibarıyla Dünya Bankası’nın İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde 34. sırada olduğunu hatırlatan Barlak, bu ilerlemenin olumlu olduğunu ancak hala aşılması gereken bazı engellerin bulunduğunu ifade ediyor. Finansal şeffaflık, hukuk sisteminin hızlı işlemesi ve rekabet yasalarının yatırımcıyı koruması gibi faktörlerin iyileştirilmesi gerektiğine değiniyor. Türkiye’nin uzun vadede yabancı yatırımcıların güvenini kazanması için makroekonomik verilerinin daha sağlıklı bir hale gelmesi gerektiğini vurguluyor.

Satın Almalar ve Birleşmelerde Motivasyonlar

Ersel Barlak, M&A işlemlerinin ardındaki motivasyonları da detaylandırdı. Bazen bir pazara giriş yapmak, bazen rakibi ortadan kaldırmak veya yeni teknolojilere ve pazar bilgisine erişmek amacıyla bu işlemlerin gerçekleştirildiğini belirtti. Ayrıca Türkiye’nin stratejik konumu ve iş gücü potansiyeli gibi faktörlerin yabancı yatırımcıların Türkiye’de satın alma yapmasında büyük rol oynadığını ekliyor. “Türkiye, Avrupa’nın kaliteli ve nispeten ucuz iş gücü sağlayıcısı olma avantajına sahip,” diyen Barlak, özellikle pandemi sonrası dönemde Türkiye’nin, Avrupa ve Orta Doğu için bir üretim merkezi haline geldiğini söylüyor.

Finansman Yöntemleri ve M&A İşlemlerinde Zorluklar

Satın alma ve birleşme işlemlerinin finansman tarafı da önemli bir konu. Barlak’a göre, şirketler bu tip işlemleri tamamen öz sermaye ile finanse etmek istemiyor, çünkü bu en pahalı finansman yöntemi. Alternatif yöntemler arasında hisse takası ve bono-tahvil gibi borçlanma araçları öne çıkıyor. Ancak Barlak, M&A işlemlerinin hız kazanabilmesi için bankaların ve finansal kurumların daha uygun koşullarda finansman sağlaması gerektiğini belirtiyor. 2025 yılı itibarıyla faizlerin düşmesiyle birlikte, finansmana erişimin daha kolay hale geleceği ve M&A işlemlerinde bir canlanma yaşanacağı beklentisini dile getiriyor.