Zombi Şirketler

Zombi şirketler nasıl anlaşılır?

Zombi şirketler hayatta kalmaya devam ettikçe sektörünü de enfekte ederek verimsizliğe sebep oluyor

İktisat politikaları nerede, ne zaman genişleyici olursa; o ülke için hükümetler ve merkez bankalarının “zombi şirketleri” yaşatması o zaman tartışma konusu olur. Gelgelelim dünya ekonomisi, yakın tarihte COVID-19 salgınını yönetmeye çalışırken haklı olarak bu tartışmanın da sahnesi oldu. Tüm hükümetler ve merkez bankaları kapanan ekonomilerini ayakta tutmak için gevşek politikalar uygularken salgının bitmesini sabırsız ve umutla beklediler. Ekonomiler nihayet açıldı. Hükümetler vergi yoluyla, merkez bankaları ise arttırdıkları faizlerle verdiklerini geri almaya çalışarak yarattıkları enflasyonu bugün hâlâ kontrol altına alma çabasındalar. Tabi o günden bugüne verilen likidite, eğer borç olarak alındıysa şirketler için başka bir sorunu daha beraberinde getirdi. Zombi şirketler yaratıldı ve var olanların ömrü uzatıldı. 

Zombi şirket ne demek?

“Zombi” terimi ilk kez 1980’lerin sonunda Boston College’dan Edward Kane tarafından, sermayesi sıfıra inmiş, ancak yine de yaşamına devam edebilen bankalar için kullanıldı. Ardından 2006’da MIT’den ekonomi profesörü Ricardo Caballero bu terimi Japonya’nın 1990’larda başlayıp 10 yıl boyunca devam eden ekonomik yavaşlamayı, düzenleyici otoriterlerin sermaye standartlarını gevşek tutması sebebiyle, aslında zor durumda olan büyük Japon bankalarının ekonomiyi nasıl tehdit ettiğini anlatmak için kullandı. O dönemde Japon bankaların sermayeleri eriyordu, ama yine de bankalar hali hazırda kredisini ödeyemeyen borçlu şirketlere bile kredi vermeye devam ediyor, mevcuttaki kredilerini ise yapılandırıyordu. Banka zarar yazmasın diye ömrünü uzattıkları borç ve borcun sahibi şirketler hayatta kalmaya devam ediyordu. 

Dünyada Zombi Şirketler

Bank for International Settlements (BIS) 2020 yılında yayımladığı çalışmada zombi şirketlerin hayat döngüsünü analiz etmek için, 14 gelişmiş OECD ülkesinden halka açık 32 bin şirketi inceledi. BIS; inceliği şirketleri “zombi” olarak tanımlamak için ise iki kriter koyuyor. İlki; şirketlerin borçlarının faizini ödeme kabiliyeti olarak Türkçe’ye çevirebileceğimiz oran ICR, ikincisi ise Tobin’in q ölçütü.

ICR oranı şirketin FVÖK’ün (Faiz ve vergi öncesi kâr) faiz giderlerine bölünmesi ile bulunuyor. Bu oran; bir şirketin kârına bağlı olarak ödenmemiş borcunun faizini ne kadar başarılı bir şekilde ödeyebileceğini açıklar. Tobin’in q ölçütünü ise şirketin piyasa değerinin, ikame değerine bölünmesi olarak ifade edebiliriz. İkame değeri; şirketin yalnızca özsermayesini değil, tüm varlıklarını kapsar ve bu varlıkları defter değerlerine göre değil, yerine koyma maliyetlerine göre hesaplamamıza yardımcı olur. Bu oran birden ne kadar büyükse; o şirket için kaynaklarını o kadar etkin kullandığını söyleyebiliriz.

Bank for International Settlements, yaptığı çalışmada bir şirkete “zombi” tanımlaması yaparken, söz konusu ICR oranının iki yıl boyunca bir değerinin altında kalmış olmasına ve Tobin’in q ölçütünün, şirketin faaliyet gösterdiği sektör medyanının altında kalmış olmasına bakıyor.

Neticede ise başta Anglo-Sakson ülkeler olmak üzere özellikle 2000’lerden sonra dünyada zombi şirketlerin belirgin bir biçimde arttığını gözlemliyor. Bu çalışma da Anglo-Sakson ülkelerde zombi sayısındaki fazlalığa dair küçük bir parantez açmakta fayda var. Çünkü söz konusu ülkelerde KOBİ sınıfında yer alan şirketlerin halka açıklık oranı daha yüksek. Çalışma halka açık şirketler üzerinden yapıldığı için; zombiler toplam içinden daha fazla pay almış gibi görünüyor. Buradan yola çıkarak, KOBİ’lerde zombi özelliklerinin dünyada daha çok görüldüğüne dair çalışmalar var, ama yine de halka açıklık oranları düşük olduğu için tespiti zor diyebiliriz.

Nihayetinde zombi şirketlerin tüm ekonomiye etkisi alanında yazılan tüm makalelerin sonucu ise aynı. Zombiler; daha az sermaye harcaması yapıyor, yatırım yapamıyor ve sağlıklı olan şirketlere göre istihdamı, verimliliği ve kârlılığı düşük kalıyor. Hayatta kalmaya devam ettikçe ise; adı üzerinde zombi etkisiyle sektörünü de enfekte ederek, kaynakların verimsiz kullanılmasına, yatırımların önünün kesilmesine ve verimsizliğe sebep oluyor.

Türkiye’de Zombi Şirketler

Tük hukukunda teknik iflas maddeleri; Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK ) 376 maddesinde düzenlenmiş. Bu madde de özetle,  şirketin son yıllık bilançosuna bakılıyor. Buna göre sermaye ve kanuni yedek akçeler tutarının üçte ikisi zarar nedeniyle karşılıksız kalırsa; yönetim kurulu, genel kurula çağrı yapıyor. Genel kurul; sermayenin tamamlanması veya üçte biri ile yetinme kararlarını almazsa şayet; kanun şirketin varlığının sona erdiğini söylüyor.

Kanun metni bu kadar açıkken, bir zombi tanısı koyabilmek için özel ve devlet şirketlerini ayrı ayrı irdelemek gerekir. Uzun yıllar önce ekonomik hayatımıza dahil olan ‘’Arpalık’’ (Osmanlılar’da devlet memurlarına hizmette bulundukları sürece maaşlarına ilâveten, görevden ayrıldıktan sonra ise bir nevi emekli maaşı olarak tahsis edilen gelir için kullanılır) terimi genellikle verimsiz devlet teşebbüsleri için kullanılan bir ifadedir. Uzun yıllar gelişen sanayiye ayak uyduramamış, yanlış politikalar sonucunda ömrünü tamamlama aşamasına gelmiş devlet teşebbüslerinin zombi şirkete dönmesinin bizdeki deyişi bir nevi “arpalık olmak” olarak tanımlanır.

Özel sektörde ise zombi şirketler, ekonomik durgunluk dönemlerinde veya sektörel sorunlarla karşı karşıya olan sektörlerde daha sık görülür. Böyle dönemlerde borçlarını ödeyememeleri nedeniyle faaliyetlerini sürdürmekte zorlanırken, kaynakları daha verimli ve kârlı bir şekilde kullanmak yerine borçlarını ödemek için gelirlerini harcamaya devam eder. Bu durumda, şirketlerin büyüme potansiyelleri azalır ve ekonomik açıdan sağlıklı bir yapıdan uzaklaşırlar. Nitekim Türkiye’de şirketler büyürken özsermaye yerine dış finansmanı tercih etmeleri sebebiyle, yükselen faiz yükü, gelir yaratmaya da engel olduğu için şirketleri zombiye dönüştürür.

Zombi şirketler bir ekonominin bütününü etkileyebilir mi?

Zombi şirketlerin ekonomik sistem üzerinde çeşitli etkileri olabilir. Diğer sağlıklı şirketleri rekabet gücünden mahrum bırakarak kaynakların yanlış dağılmasına neden olabilirler. Ayrıca, zombi şirketlerin iflas etmesi durumunda, ortaya çıkan finansal zararlar ve işsizlik sorunları ekonomik istikrara zarar verebilir.

Zombi şirketlerin temizlenmemesi piyasaların verimsizlik tuzağına düşmelerine neden olur. Rekabetçi ekonomik sisteme zarar verirler, sermaye yaratamayan şirketler varlıklarını sürdüremezler. Devletin vergi gelirlerini sekteye uğratırlar ve kamu kaynaklarının verimsiz kullanılmasına sebebiyet verirler.

Piyasalar üstü desteklerle sermaye yaratamayan şirketlerin yaşatılması, devletin “doğrudan vergi” geliri oranının düşmesine ve kamu kaynaklarının verimsiz kullanılmasına neden olur. 

Ne yapılması gerekir?

Birçok iş modeli yaşam döngüsünün farklı noktalarında borca ​​girer. Genç firmalar ürün ve hizmetlerini çeşitlendirirken büyük miktarda borç alabilirler, bazı köklü firmalar ise sektöre özgü döngüsel ihtiyaçları karşılamak için veya ekonomik koşullar değiştiğinde kısa vadeli olarak da borç alabilirler. Bazense kötü uygulanan iş stratejileri daha fazla borçlanmaya da yol açabilir.

Zamanla, yüksek borcu olan, ürününe olan talebin düşük olduğu veya diğer olası yönetim hatalarına sahip bir şirket daha fazla borçlanmak zorunda kalabilir. Yükselen faiz ortamında ekonomi önemli ölçüde yavaşlamaya başlarsa, bu durum şirketin kendisini kurtarmak için çok az seçeneği kalmasına neden olabilir. Dolayısıyla zombi şirketler her zaman etraftadır, ancak onları tehlikeli sayıda olduğunu ortaya çıkarmak önemli bir ekonomik stres gerekir.

Zombilerin yarattığı sıkışıklığın karşılığı, sağlıklı firmaların karlarının azalmasıdır, bu da sağlıklı olanların pazara giriş ve yatırım yapmasını engeller. Bu bağlamda borçlarını ödeyebilen şirketler bile  kredi alma fırsatları bulamayacaktır. Dünyada yapılan tüm çalışmalar; zombi şirketlerin hakim olduğu sektörlerde daha fazla iş yaratımı ve düşük üretkenlik gösterdiği yönündeki temel tahminlerini doğruluyor. Zombilerdeki artışın zombi olmayanların yatırım ve istihdam artışını baskıladığını ve aradaki üretkenlik farkını genişlettiğini gösteren firma düzeyinde çalışmalar da mevcut. Dolayısıyla durağan bir büyüme ve üretkenlik döngüsüne hapsolmuş zombi şirketleri yaşatmamak ve yenilikçi şirketlerin yeni ürün ve hizmetlere yatırım yapmak için kullanabileceği sermayeyi emmemeleri için bankalara da görev düşüyor. Kredi veren kuruluşlar, zombi şirketlerin kredi riskleri varsa genelde bu kredileri sonuna kadar yüzdürme yolunu deneme eğilimi gösterir. Çünkü kredileri tahsil yoluna gitmeyi dener ve alamazlarsa ya da şirketin iflası halinde tam karşılıklarını alamayacakları ve zarar yazacakları için borçları yüzdürerek şirketlerin ömrüne ömür katar. Bu yüzden bazı şirketlerin insanlar gibi hastalıklarını yaymadan, bulaştırmadan gitmesine izin vermek gerekir. 

Dergiye erişmek için: https://www.businessweek.com.tr/