Dr. Ali Yürüdü, Bloomberg Businessweek Türkiye için yazdı: Şirketleri Kâr Azlığı Değil, Nakit Darlığı Bitirir

Danista Capital Partners Yöneticiği Ortağı Dr. Ali Yürüdü, dünyanın sayılı ekonomi ve iş dergisi Bloomberg Businessweek Türkiye için makale kaleme aldı.

“Şirketlerin nasıl çalıştığını anlamak için asıl bakılması gereken yer şirketin sahip olduğu nakittir”

Dünyanın her yerinde muhasebe ve finans aynı amaca hizmet eder. Bizler gibi finans profesyonelleri bir şirketin röntgenini çekebilmek için şirketin nakit akışına bakarız. Bir şirketi; insan bedeni gibi ele alırsak; nakit akışı demek; bir şirket için vücudundaki damarların bütünüdür. Para ise şirketin kanıdır. Şirkette nakit akışı olması gerekir ki; şirket yaşamına devam edebilsin. Bir şirketin ölümü aslında kârsızlıktan değil; nakit akışının olmamasıyla; yani dolaşımının sağlıklı olmayışı ile gerçekleşir.
Yatırımcılar dip toplama bakmalı
Nakit akım tablosu kâr ile başlar ve genelde herkes buraya odaklanır. Ancak bu metabolizmanın nasıl çalıştığını anlamak, teşhis koyabilmek için asıl bakılması gereken yer; bu tablonun en sonunda yer alan hazır değerler; yani şirketin sahip olduğu nakittir. Kârdan başlayıp, dip toplamda yer alan hazır değerleri gösteren muhasebe yolculuğu aslında bir şirketin, bir mali yıl içerisinde bize tüm organların çalışma biçimini ve dengesini anlatır. Örneğin kâr vardır; yatırımcı buna bakar ve memnun olur. Ancak şirket bankadan kredi kullanmak istediğinde; krediyi istediği banka, şirketin krediyi geri ödeyip ödeyemeyeceğini tahlil edebilmek için şirketin bir yıl içindeki tüm yolculuğuna bakar ve tablonun en sonundaki hazır değerlere odaklanır. Çünkü nakit akım tablosu bütünü; bankaya şirketin yaşamsal fonksiyonlarının sağlıklı çalışıp çalışmadığını gösterir.
Nakit akmazsa ne olur?
Sormamız gereken ilk sorulardan biri şirketin aktifinde yer alan kısa vadeli varlıklar; pasifteki kısa vadeli yükümlülükleri karşılayabiliyor mu? Bu iki kalemin birbirine oranı bir ve üzerinde ise kabul edilebilir. Ancak varlıklar; yükümlülükleri karşılamıyor ise ve bu oran birin altıda kalıyorsa, şirketin finansman kaynağı bulması gerekir. Yani şirketin kana ihtiyacı var ve kaynak temin etmesi gerekir yorumunu yapabiliriz. Bu kaynağın çeşitli yolları vardır. Bu yolları; ortakların şirkete para koyması, şirketin bankadan kredi kullanması, varlık satışına gitmesi ya da son dönemde revaçta olan halka arz ile çeşitlendirebiliriz.
Kaynak yurt dışında mı, yastığımızın altında mı?
Şirketlerin özellikle kaynak bulma noktasında son dönemde iki yolu daha çok tercih etiklerini söyleyebiliriz.
Bunlardan birincisi Avrupalı bankalardan tahsisine aracılık ettiğimiz ECA kredisi denilen ihracat finansman kredileri. Özellikle yüksek montanlı ithal sermaye malı ihtiyacı olan sanayicilerimiz herhangi bir rehin ya da teminat gerektirmeyen bu kredilere yoğun ilgi gösteriyor. Döviz bazlı olan bu krediler, şirketlere istikrarlı ve uzun vadeli bir ödeme planı olduğu için işletme sermayesi dengesini bozmadan finansman kaynağı yaratmalarına imkan veriyor.
İkinci yöntem ise halka arz. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını geride bırakıp; borsamızın 40. yılına yaklaştığımız 2023 yılında aslında son dönemde canlanan halka arzlarla beraber borsada işlem gören şirket sayımız 5 yüz civarında. Bu sayı kulağa çok gibi gelse de bir örnekle ifade etmek gerekirse; 2022 yılında Türkiye’de kurulan şirket sayısı 140 bini aşıyordu. Elbette bu hızla şirket kurulan ülkemizde her şirket halka açılamaz. Yine de bu sayının artışı katı kurallara tabi olduğu için; hem tasarruf sahibinin yatırım yapacakken birikimini altın, mevduat, gayrimenkul ve araba ekseninden kaydırmak ve ülkemizin değer yaratan şirketlerine ortak etmek; diğer yandan şirketlerimiz büyüme kararı verirken onlara ucuz ve uzun vadeli finansman kaynağı yaratmak için sermaye piyasalarımızın derinleşmesi gerekiyor.
Halka arzlar furya mı, Fırsat mı?
Sermaye piyasalarında gidecek yolumuz olduğunu dünyadaki yerimizle ifade edeyim. Borsa İstanbul 2023 yılının ilk sekiz aylık verilerine göre piyasa değeri üzerinden 359 milyar dolar ile dünyada 26. sırada. Ancak piyasa değerinin ülkemizin milli hasılasına oranı yüzde 36 ile 37. sırada.
Yatırımcı açısından enstrüman çeşitliliğinin bu denli az olduğu mevcut durumu; tasarruf sahiplerinin birikimlerini sermaye piyasaları ile doğru şekilde buluşturabilirsek; şirketlerimizin artık uzun vadeli planlarını hayata geçirmek için belki de artık günü kurtaran kısa vadeli finansman yollarından çıkıp, birikimini belki de yastık altında tutan tasarruf sahibiyle buluşturarak, üreten ekonomimizin bir parçası haline getirebiliriz. Hatta deyimi yerindeyse bireyleri şirketlerimizin hayallerine ortak etmeyi becerebilirsek ülkemizin yıllardır dalgalanan ekonomisinde şirketlerimizin nakit akışını daha korunaklı hale getirebilir; onlara ihtiyacı olan finansmanı belki de yine ülkemiz içerisinde bulmalarını sağlayabiliriz.